Hoşgeldiniz

Tüm özelliklerimizi kullanmak için şimdi bize katılın. Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevaplar gönderebilir, üyelerinize itibar verebilir, kendi özel mesajlaşma sisteminizi alabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Aynı zamanda ücretsiz stickerimizden de faydalanabilirsiniz.

HINCAL ULUÇ İzlenecek tek takım Beşiktaş

patrıot

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,835
Yaş
45
Hıncal ulucun degındıgı noktalarda haklı mı haksız mı?

Galatasaray'ın bolca tartışıldığı bir haftayı daha geride bıraktık. İsterseniz oradan başlayalım.

Bence başka bir gündem ile başlamamız lazım.

Kimsenin üzerinde durmadığı, duranların da ne yazık ki başta Rıdvan Dilmen, tersine durduğu bir devrim var Türkiye'de... Schuster devrimi...

1980'li yıllarda Mustafa Denizli'nin bu ülkeye getirdiği hücum futboluna, dönüldüğünü gördüm geçen hafta... Stadyuma gelen ya da televizyon başında oturan futbol seyircilerini tatmin etmeye, onlara güzel futbol seyrettirmeye yönelik bir anlayışı sergiledi Schuster... Yıllar sonra ilk defa... Son zamanlarda Mustafa Denizli de ödün vermişti hücum futbolundan... Demek ki 30 sene sonra bu ülkede yeni bir 'hücum futbolu' anlayışını izliyoruz ve ben alkışlıyorum Schuster'i... Bu ülkede oynadığı futbol seyre değer bir tane takım varsa; o da Beşiktaş...

Ayrıca Bucaspor'u da alkışlıyorum; Beşiktaş'ın bu hücum futbolunu, sertlik ile, tekme ile ya da kapanarak, kilit savunma ile durdurmayı değil, futbola futbolla cevap vermeyi tercih ettiği için...
Yıllardan beri ilk defa bu ülkede bir futbol maçı izledim. Geçen hafta... Beşiktaş-Buca maçı haftanın olayı değil, yılların olayıdır. Ama ne yazık ki Türk spor medyasında bunun önemini farkında olan yok, Beşiktaş'ın oynadığı hücum futbolu da hayatında santranın gerisine adım basmamış bir forvet oyuncusu ve günümüzün en önde gelen yorumcularından, Rıdvan Dilmen tarafından fena halde eleştirildi.
Tribündekileri ve ekran başındakileri güzel şeyler seyrettirme düşüncesini, benim yorumcularım eleştiriyor!

'4 tane bek, 3 tane ön libero ile önce gol yemeyeceksin, arada bir tane atarsan, atacaksın' futboluna alkış tutuyorlar. Dinlerken de okurken de utandım.

Nasıl bir yıkanmış bir beyinle maçları izliyoruz, inanılır gibi değil!.. Beşiktaş'ta Guti gibi bir beyin var. Hücum futbolunu oynatan adam. Aynı beyin Buca'da var: Ragıp. Kendine güvenen varsa otursun maçın bandını başından sonuna izlesin. 'Guti mi iyi, Ragıp mı iyi' bir baksınlar; dikkatli baksınlar. Maçı izlerken, arkadaşlara dedim ki "Yarın bütün gazetelere bakın, Ragıp'ın notu kaç!" Çünkü Bucaspor açık farkla yenildiği için o takımda verilecek en yüksek not 5'tir. Tabelacılar öyle verirler. Guti'nin notu 8, Ragıp'ın notu 4!..

Niye? Guti kazanan takımda oynuyordu, Ragıp kaybeden takımdaydı!.. Maçları da böyle seyrediyoruz. Peki o zaman bu ülkede futbol nasıl ilerleyecek? İyi futbol nasıl oynanacak?
1- Önce gol yemeyeceksin. 2- Kazanırsan senden iyisi yok. İyi futbolcu da kazanan da... Alkışla kazananı!..

Sonra ben niye okunmuyorum, beni niye kimse dinlemiyor!.. Bu kadar sıradan şeyler söyleyip, yazarsan niye insanlar seni tercih etsin ki?

Türkiye'de bir tek Erman Toroğlu, "Bu kadar açık farkla bitmesine karşın Buca berabere de kalabilirdi" diye yazmış ve doğru... Ama ne yazık ki o da altını dolduramamış. O kadar yazıp bırakmış.


Dilmen yazısında Beşiktaş'ı tarif ederken, "Ağır sıklet boksör gibiydi" benzetmesini kullanmıştı.
Efendim, 'Ağır sıklet ile hafif sıklet dövüşmüşler, karşısına kendine denk bir takım çıkarsa, başına işler gelirmiş...' Rıdvan gibi bir televizyon yorumcusunun amacı; Beşiktaş'ın başına gelecekleri önlemek mi, yoksa televizyon başında oturanların keyif almasına destek çıkmak mı!

O futbol seyredilmez hale gelirse; ben Rıdvan'ı niye seyredeyim ondan sonra!.. Seyretmediğim maçın yorumcusunu... Evvela futbolu izlenir hale getirmek lazım. Koca Türkiye'de bunu bir adam yapıyor, Schuster, onu alkış tutacağına 'Sakın ha!.. Sen de kötü futbol oyna, önce oynatmamayı düşün, sonra sen büyük takımsım, hakem falan kazanırsın!..' Ayıp bir şey...

Korkak yorumcular, Türkiye'deki futbolun katili... Önce 'ön libero' denilen kazmayı icat ettiler, şimdi o kazmanın bir tane olması yetmiyor, iki hatta üç kazma istiyorlar!.. Mehmet Aurelio oynuyor bir kazma; 'Ernst niye oynamıyor; bir de o oynasın!..' Günah!.. Fink'i niye attılar, onu da atmasalar, üç kazma ile oynasalar. Guti'nin, Simao'nun Quaresma'nın ne işi var! Koy kazmaları oynasın!.. İstenen bu mu? O zaman bu statlar niye yapılıyor? O zaman bu yayınlar niye yapılıyor? Adamlar bindikleri dalı kesiyorlar, haberleri yok. Futbol seyredilmez olursa, ne yazacaklar, ne söyleyecekler?

Bu ülkede Schuster'i en çok eleştirenlerden biriyim ben!.. Ama eleştirdiğim davranışları. Yaptığı iş muhteşem... Yani adamın transferlerine bak. 'Beşiktaş'ın stoperi' diye adını sanını duymadığımız biri Türk delikanlı oynuyor. Bilmiyor mu; eşek yükü ile para verip Avrupa'dan bir muhteşem stoper getirmeyi... Hayır! Devre arasında Beşiktaş'ın yaptığı bütün transferler hücum futboluna yönelik. Forvet ya da hücuma yönelik orta saha oyuncusu... 'Ben güzel futbol oynayacağım. Beşiktaş'ı keyifle seyredecek insanlar' diyor.

'Üç tane yerim, beş tane atarım' diyor. Belki atamaz. Üç tane yediği ile kalır. Kalsın. Bu cesaretin olmazsa eğer bir adım ileriye götüremezsin. Ne kendini, ne yönettiğin takımı, ne de o ülkenin futbolunu...
Mustafa Denizli, 80'li yıllarda İngiltere'den 8 yemeye cesaret etmeseydi 2002 yılında Türkiye dünya üçüncüsü olabilir miydi? Her şey evvela cesaret ile başlar. Yenmeyi düşüneceksin, yenilmemeyi değil. Yenilmemeyi düşündüğün sürece yerinde sayarsın. İşte kazmalarla oynarsın. Yenilmemeyi düşündüğün zaman Messi gibi bir adam yetiştirmek aklına bile gelmez.

Bu Schuster'e sahip çıkmak lazım. Bu bir devrim. 30 sene sonra yenilenen bir devrim.
Buca maçının ardından basında daha çok "Beşiktaş 17'de 17 yapar mı?" diye tartışıldı.
Akılları fikirleri tabela!.. Seyrettikleri futbolun anlamını idrak edemiyorlar. Bunun sonuçlarını düşünemiyorlar. Yapılanlar, bu seneye yönelik bir hamle değil. Bu Beşiktaş'ın ne olduğunu gelecek sene göreceğiz. Takım daha yeni oluşuyor. İlk defa bir araya gelmiş adamlar. Ana dili Portekizce olan bir takım. Yedi kişi Portekizce konuşuyor. Dört Portekizli var, ikisi Türk vatandaşı üç Brezilyalı var. Yedi kişi Portekizce konuşuyor. Dur bakalım.

Beşiktaş'ın kadro kalitesine baktığınız zaman 'son yılların en iyi kadrosu bir araya geldi' diyebilir miyiz?
Şimdi onları tartışmak için daha çok erken. Ama ben 11 senedir maçları televizyondan izleyen bir futbolsever olarak konuşuyorum ki; Türkiye'de televizyondan izlenmeye layık tek bir tane takım var. O da Beşiktaş. Ben Beşiktaş'ın bütün maçlarını izlerim. Zevk veriyor bana çünkü...
 
ülen nasılda havalısınız bu aralar Allah bozmasın ne diyelim yapacak bişey yok:mad:
 
Ts. Yani biz tam kadro çıkarsak bencede zor,,:)
 
Beşiktaşın bütün macları bol gollü gececektir,galibiyetide mağlubiyetide farklı olursa şaşırmayın..Ama kimsenin görüpte dillendiremediği tehlike şu,bu takımda kimse top kovalamıyor,herkes general asker yok..
 
ben o bu degıl adamın yaptıgı tespitleri kastedıyorum.Oldum olası rıdvanın yorumlarını begenmemısımdır.Fenerin basındaykende antrenor olarak gorduk.Sergen yıne aynı sekılde olumsuz bır tek hıncal olumlu yaklasıyor.

Dünyadan bır ornek barcelona seyırcısı takımını futbolu kotulestırdıgı vakıte oynadıgı zamanlarda ıslıklıyordu protesto edıyordu sımdı nasıllar?
 
Geri
Üst Alt