Hoşgeldiniz

Tüm özelliklerimizi kullanmak için şimdi bize katılın. Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevaplar gönderebilir, üyelerinize itibar verebilir, kendi özel mesajlaşma sisteminizi alabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Aynı zamanda ücretsiz stickerimizden de faydalanabilirsiniz.

Mimar Sinan ve Büyük Aşkı Mihrimah Sultan

dgkndmrr

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
3,517
Bir çoğumuz Mimar Sinan hayatı ve eserleri hakkında yazılar okumuşuzdur, bugün mimar sinanın belkide hiç duymadığınız bir anısını anlatmak istiyorum sizlere Mimar Sinan ve büyük aşkı Mihrimah Sultan,Osmanlı’nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşk’ı Hürrem Sultan’ın bir kız çocuğu gelir Dünya’ya .
Efsane bir ask’ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en temeline en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konulur Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir.
Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa dırdiğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan.
Padişah biricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır.
Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat o’na olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
İstanbul’un en güzel yerlerinden birine Üsküdar’a Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.1540 yılında inşa etmeye başladığı cami’yi 1548 yılında tamamlar.Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir ayrıca cami için mimari olarak esinlendiği örnek aldığı yer ise bir başka aşka kutsal bir aşka adanmış bir şaheserdir ; Ayasofya.
Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir ama Sinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa padişah fermanı olmaksızın Edirnekapı da surların yakınına pek kimsenin ilgilenmediği ıssız yalnız ama İstanbul’ un en yüksek tepesi olan bir yere sanki aşkının gizliıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur.Mihrimah Sultan’a ithafen.
Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. ( o tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) cami içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçları tasvir edilmiştir.
Ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.Ama Sinan aşk‘ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki bu sırra şaşırmamak o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil. Sinan Usta’nın aşk’ının vesikasıdır sanki iki caminin de yeri özenle seçilmiştir. Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’ni aynı anda görebileceğiniz bir yer tespit edin. Günbatımında (elbette yılın sadece bir gününde ki o gün 21 Mart gece ile günün birbirinre eşit olarak kavuştuğu gün’dür daha enteresanı o gün Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür) göreceğiniz muhteşem manzara şudur:
Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır! “Bu nasıl bir hesaplama bu nasıl bir estetik anlayışıdır!”



Mihrimah Sultan Külliyesi 1540-1548 Üsküdar/İstanbul





Mihrimah Sultan Külliyesi 1562-1565 Edirnekapı/İstanbul



 
Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır! “Bu nasıl bir hesaplama bu nasıl bir estetik anlayışıdır!
 
Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır! “Bu nasıl bir hesaplama bu nasıl bir estetik anlayışıdır!

Çok enteresan gerçekten de .. Aklın almayacağı derecede ..
 
Allah aşkı ile yar aşkı bir arada ancak bu kadar anlatılırdı. Hesaplama işine gelince son teknoloji ile bile bu kadar ince hesaplanamazdı sanırım
 
bunu dün duymuştum bugün burda duydum.tesekkurler kardesım paylasım için..:eek:key:
 
teşekkürler güzel paylaşım olmuş :eek:key:
 
böyle bir soydan geldiğimiz için gurur duyuyorum ! Biz Mimar Sinan 'ın tırnağı olamayız.

geçenlerde yine Süleymaniye Camii ile ilgili aşağıdaki mektup hakkında bir şeyler okudum. Muhteşem..



Birkaç yıl önce, Süleymaniye Camii´nin yıkılma tehlikesiyle karsı karsıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.

Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış. Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş. Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış. Her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmaşa sürüyormuş. Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş. Bu adamlardan biri ortalarda dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş. Bilmede, üzerinde eski yazı olan bir not varmış. Uzmanlara inceletilen kâğıdın orijinal olduğu belgelenmiş. Bu kâğıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş. Mektupta yazılanlar tercüme ettirilince ortaya şöyle bir metin çıkmış.

"Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz."

Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş. Bu oyuk içinde yer alan bir şişe ve şişe içindeki notta şöyle bir şey yazıyormuş:

"Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse; eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin."

Heyet Sinan’ın söylediklerini aynen yapmış. Süleymaniye Camisi böylelikle kurtarılmış. Bu mektup şu an Topkapı Sarayı’nda saklanıyormuş.
 
Geri
Üst Alt