Hoşgeldiniz

Tüm özelliklerimizi kullanmak için şimdi bize katılın. Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevaplar gönderebilir, üyelerinize itibar verebilir, kendi özel mesajlaşma sisteminizi alabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Aynı zamanda ücretsiz stickerimizden de faydalanabilirsiniz.

Hergün Yeni Bir Kelime..

"Arabın Derdi Kırmızı Pabuç":

Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ediyoruz, sohbetin bir yerinde "Arabın derdi kırmızı pabuç" deyişi geçti. O an ampül yandı. Hep kullanırız bu deyişi, anlamını da biliriz.
Ama o ana dek bir kez bile bu deyişin nereden geldiğini düşünmemiş, merak etmemişimdir. O an ettim işte :)
Eve gelir gelmez açtım bilgisayarımı, oturdum karşısına. Yazdım Google'a bu deyişi ve cevap karşımdaydı :)
Okudum, gülümsedim.. . sonra kahkahalar atmaya başladım.

shoes.jpg

Önce bu deyişin hikayesini kopyalayıp yapıştırayım;
18. yüzyılda II. Osman ve III. Mustafa devirlerinin sadrazamı olan ve Şair Fitnat Hanımla aralarında âşk hikâyeleri
bulunan Şair Koca Ragıp Paşa, bir gece konağının kütüphanesinde devlet işleri üzerinde çalışırken çok yorulmuştur.

Bir aralık kapı açılmış, içeriye arap dadı girmiş; "Bâşâ afandi hazretleri", demiş. "Biz yarın kuşuk hanım afandi
ile Göksuya gideceğiz. Acaba bendeniz pembe maşlahı mı giysem, yoksa filiziyi mi? Hanim afandilerle bahse tutuştuk,
acaba bana hangisi daha Şok yakışır?
Paşa lâ havle çekerek pembeleri önermiş. Dadı; Öyle ise yarın sabah bir çift kırmızı pabuç isterim...demez mİ! Arap dadı çıkınca paşa ellerini kaldırıp Allaha yalvarmış; Yarabbi, şu arabın aklını bana bir gecelik emanet ver de
rahat bir uyku uyuyayım.

Benim derdim devleti ayakta tutmak, "ARABIN DERDİ KIRMIZI PABUÇ" Demiş..
Kahkahalar atarken anladım ki; Kadın her devirde kadın :)
Alıntıdır
 

Ekli dosyalar

  • shoes.jpg
    shoes.jpg
    47.7 KB · Görüntüleme: 7
Manipülasyon: Her hangi bir şeyin yeniden anlamlandırıldığı, yeni bir formatta.piyasaya sürülen halidir. kabuleder vebenimseriz; Ancak ruhunuz Bile duymaz...
 
"Gölge Etme Başka İhsan İstemez" Diyen.. Ünlü Filozof,
Romen DIYOJEN Kimdir?

Diyojen
(Diogenes), M.Ö. 412 - M.Ö. 323 yılları arasında yaşamış olan ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçiminin öncülerinden Sinop'lu çileci düşünürdür.

Diyojen'in bir Yunan kolonisi olan Karadeniz'in güney kıyısında ki Sinop'da, M.Ö. 412 veya M.Ö. 404 yılında doğduğu bilinir.
Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Diyojen'in gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı tavır almış, toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.

180px-Diogenes_looking_for_a_man_-_attributed_to_JHW_Tischbein.jpg


Fenerle ne yaptığı soranlara "dürüst bir adam aradığını"söyleyen Diyojen

Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.
Diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Onun tek amacı, kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur. Bunun kaynağı bilgeliktir, Diyojen insanı erdemli yapmaya yaradığı için yalnızca bilgeliğe değer verir, öteki uygarlık değerlerini ise saçma, gereksiz ve anlamsız olarak reddeder.

  • Diyojen'in savunduğu yaşam tarzının ilk ilkesi "kendine yetme", yani kişinin mutluluk için gerekli her şeyi kendi içinde taşıyabilmesi ilkesidir.
  • İkinci ilke olan "utanmazlık", kendi başına zararsız olan bazı eylemlerin hiçbir şekilde yapılamayacağını öne süren uzlaşımları umursamamak anlamına gelir. Bu ilkeden yola çıkarak yerleşik davranış kalıplarına uymadığı için, kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısındansa sefil denebilecek bir yaşam sürer.
Diyojen'den anekdotlar:


  • Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: Ben çekilirim! ( Bu olay aynı şekilde Neyzen Tevfik için de anlatılmaktadır. )
  • Büyük İskender Koronthos'ta "Bir dileğin var mı?" diye sorunca "Var, gölge etme, başka ihsan istemem" demiştir. Çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk görünce "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye haykırıp su çanağını kırmıştır.
  • Ayrıca Diyojen'in insanların yargılarına önem vermediği için pazar yerinde -o dönemde kınanan bir davranış olan- yemek yediği; kendisine hakaret eden bazı insanların üzerine işediği; tiyatroya kakasını yaptığı; insanlara -hakaret sayılan bir davranış olan- orta parmağıyla işaret ettiği söylenir.
 
Divan Şiiri; başlangıcı o zamanki “batı” olan Acem İlleri ve Mezopotamya kavimleri ile olan savaş/ticaret ilişkilerinin dinî ve kültürel ürünleri olarak ortaya çıkan, Cumhuriyetin İlânı ve Dil Devrimi ile yaşanan dilden uzaklaşan bir tür olarak değerlendirilebilir.

Divan Şiiri; öncelikle zamâne şiiri olmak durumunda kalmıştır. Çünkü özellikle, Cumhuriyetin İlânı ve Dil Devrimi; Divan Edebiyatı'nın dilini, yaşayan dil olmaktan çıkarmıştır. Sadece “saray edebiyatı” olarak kalmış olan ve zaten halka inememiş bir türün, yine o eğitimi alabilen elit kesimlerin edebiyatı olarak kalması da çok doğal görünmelidir.

Divan Şiirin, yaşatmak mı? Belki de tek şartla bu mümkün olabilir; aynen yitip gitmesi istenmeyen el zanaatları gibi, körelmemesi istenen bir kültür mozaiği gibi. Ancak, halkın sorunlarına inemeyen bir dilin, halen körelmekle meşgûl bir karma dilin; hangi amaçla yaşatılmaya çalışıldığının mantığına inmek bir yana, güncelin toplumunu aydınlatacak o kadar çok malzeme ve sözcüğümüz var ki, ulus dilinin zenginliği yerine, sadece ses ahengine dayanan soyutlanmış yahut köhnemiş bir türün halka sevdirilmesi de, mümkün değildir.

Zaten, doğu dilleri veya farklı harf geometrisi nedeniyle özel eğitimler gerektiren bir tür için, edebiyat yapılması olmayacak bir iştir, eski dildeki yaşamayan yani giderek üremeyen, iletişmeyen dağarcığın sabit kalıpları içinde farklı kombinasyonlar türetmekle geçirilen zamana benzeyecektir bu durum.

Neden ulus dili? Çünkü ulus, yaşamak için birlik olmak, aynı dili kullanmak durumundadır. Karma dilin kullanıldığı imparatorluk günleri çok gerilerde kalmıştır ve farklı kavimler için ortak dil gerekmemektedir, ortak iletişmek, edebiyat yapmak ta. Bu arada, Dil / harf devriminin gerekçelerini de saymak gerekir, tümü de bazı gereklerden ortaya çıkmış olan değişimlerdir; keyfî değillerdir.

Neden Atillâ İlhan ve onun görüşleri? Gerçekten, yaşam öyküsünde belirttiği üzere, aldığı eğitim, aile çevresi bu türe uygun gelişmiştir, ondan kopamamış, ayrılmak yerine, kendisi de üretmiştir, hattâ üretilebileceğini kanıtlama çabasında olmuştur. Belki de tam tersine “Edebiyatı kaynaklarından yararlanarak, bunlardan çağdaş bir içerik”, bileşim üreterek ulus şiirini kurma çabasında olmuştur. Dolayısıyla Atillâ İlhan; bir divancı olarak yorumlanamaz.
‘(“Bir gelecek ki geçmişimizden çağdaş ve Türk”) yaklaşımı içerisinde yeni bir anlayışla ve yeni bir beğeni ile halkımızla buluşturmak mümkün olabilecektir.' Görüşü de; yeni bir beğeni getirme çabasını yansıtıyor. Aslında bu çok güç, yahut olanaksızdır; çünkü yaşamayan bir dilin bugünkü meselelere intibâkı zordur, geçmişin şiirlerinin, deyişlerinin belki yeni bir harmanı olarak sürecektir. Ses ahengini, Türkçe yerine, karma dilde aramak ne kadar getirili ise, yeni bir beğeniyi de aramak böyle olmalıdır. Ancak bu görüşü, sentez kuramına yakınsak davranan İlhan'ın bakışıyla daha doğru yorumlamak gerekirse; yeni beğeniyi oluşturmanın, neredeyse eski dilin sanatsal bir çevirisini üretip, yeni dile uyarlamak, ulusun kültürel birikimlerini, ses ahengi araçları ile birleştirmek, yani, geçmişin dil ustalıklarını, ulusun dil sanatını zenginleştirmek için kullanmıştır. Bu bağlamda, dünyadaki her sanatın, her buluşun, insanî değerler olarak dikkate alınması ve ortak kullanımı çok doğaldır, zaten ortak mirastır.

Hâlen niçin müfredattadır bu tür? Belki de yitip gitmesi istenmeyen el zanaatları gibi, körelmemesi istenen bir kültür mozaiği gibi, edebiyat tarihi açısından değerlendirilmelidir artık, gençlerin dimağında güncelin sorunlarına, sanat yoluyla çözümler aramayı; eski dilde sürdürme çabası yanlıştır. Sadece tarih olarak okutulmalı, kısa geçilmelidir; güncel şairlerin yaklaşımları; yeni akımlar değil; “Türk Şiiri” olarak sunulmalıdır. Ödül almış, ciddî dergilerde yayınlanmış şiir yazarları, şair olarak kabul görmelidir.
 
II.Mehmed (Fatih Sultan Mehmed)
Babasi . Ikinci Sultan MuradAnnesi . Huma Hatun
Dogumu : 29 Mart 1432
Vefati . 3 Mays 1481
Saltanati : 1451 - 1481 (30) sene
pad3.jpg
Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanakli, kirmizi - beyaz tenli, kirik burunlu, kollari adaleli ve kuvvetli bir padisahti. Devrinin en büyük ulemasindan birisi idi. Yedi tane yabanci lisan bilirdi. Âlim, sâir

ve sanatkârlari toplar ve onlarla sohbetten çok hoslanirdi. Gayet sogukkanli ve cesurdu. Essiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacagi isler hususunda, en yakinlarina bile hiç birsey sizdirmazdi.Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yikilmaz diye bilinen Bizans'i yikti. Istanbul'u fethetti.Ayasofya kilisesini câmiye çevirdi. Kryamete kadar câmi olarak kalmasini istedigi bu muhtesem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdirtti. (Bu,vekâlet Arsivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 )

fatih.jpg
1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanilan Ayasofya, 1934'de müze haline getirildi.Fatih, Enez'i, Galata ve Kefe'yi Osmanli topraklarina dahil etti. Limni, Imroz, Semendirek, Tasoz, Bozcaada ve Bogdan'i ald.Belgrad'i muhasara ettigi zaman çarpismaya bizzat katildi. Alnindan ve dizinden ciddi sekilde yaralandi. 1458'de Mora'yi kismen, bir sene sonra da Sirbistan'i tamamen aldi. 1461'de Amasra'yi ve Isfendiyar Ogullari Beyligini Osmanli topraklarina dahil etti. Trabzon Rum Imparatorlugunu ortadan kaldirdi. 1462'de Romariya, Yayçeve Midilli'yi aldi. 1463 senesinde Papa'nin büyük gayretleri ile toplanan ve savasa katilan herkesin alti aylik günahinin affolunacagi ilân edilen 20 devletin katildigi bir haçli ittifaki ile 16 sene savasti. 1463'de Bosna'yi fethetti ve Hersek'i de tabiiyeti altina aldi . 1466'da Konya ve Karaman'i aldi. Arnavutlugu tamamen Osmanli topraklarina katti. 1470'de Agriboz'u aldi.Uzun Hasan'i Otlukbeli savasinda kesinlikle yendi. Zafer sükranesi olarak kirkbin esiri salivererek, hürriyetlerine kavusturdu. 1476'da Bogdan'i Osmanli topraklarina katti. Otuz sene içinde tam yirmibes seferi bizzat kendisi idare etti. 900.000 bin kilometrekare olan topraklarini 2.214.000 kilometrekareye ykardi.Fatih Sultan Mehmed, Venedikliler tarofindan tertiplenen tam ondört suikastten kurtuldu. Son suikastten ise kurtulamadi. Venedikliler, bu büyük hükümdari, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasitasiyle zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçi doktor, Yakup Pasa ünvani ile sarayin doktorlari arasinda bulunuyordu.
pad3-1.jpg
Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanli haritasi
1481 Mayisinin üçüncü günü yine bir sefere çikmisken, Gebze'de ordugâhinda Persembe günü vefat etti. Papa, Büyük Hakanin ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarini çaldirtarak sevinç ayinleri yaptirdi. Fatih 49 sene bir ay bes gün yasadi. Iki imparatorluk, dört krallik ve onbir prenslik yikan büyük hükümdarin cenaze namazi Fatih Camiinde Seyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kildirdi. Türbesi Fatih Camii yanindadir. (Allah rahmet eylesin.)
Fatih, Müslüman Türk Milletine yapmis oldugu büyük hizmetlerle, dünyanin en büyük hükümdarlarindan birisi oldugunu isbat etmistir. Istanbul gibi, cihanin bir incisi olan, bu muhtesem beldeyi Türk Milletine kazandirmistir. Yapmis oldugu çalismalar ile, memleketinde büyük çapta bir imar hareketini gerçeklestirmistir. Bugünün üniversitesi olan (Fatih Külliyesi)ni 1470 senesinde tamamlamis, Istanbul'u fethettigi zaman 8 tane kiliseyi camiye çevirmis, etrafindaki papaz odalarini da medrese yapmistir. Ayrica bir çok Anadolu kasabasinda da medreseler yaptirmistir.Hz. Eyyüb EI - Ensâri'nin (r.a.) kabri Fatih zamaninda kesfedildi. Delâil-i Hayrat müellifi Seyh Süleyman Cezuli ve Allame Ali Kiasi Fatih devrinde vefat ettiler.
Erkek çocuklari : Mustafa, Ikinci Bayezid, Cem, Korkud.
Kizi : Gevherhan Sultan.
Kaynak: Osmanli tarihi
 
calig56.jpg
Yavuz Sultan Selim
Babasi . Ikinci BayezidAnnesi . Gülbahar Hatun
Dogumu : 10 Ekim 1470
Vefati . 22 Eylül 1520
Saltanati : 1512 - 1520 (8) sene
Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, genis omuzlu, kalin kemikli ve omuzlari arasi genis yuvarlak basli, kirmizi yüzlü ve çatik kasli,uzun biyikli yigit bir padisah idi. Sert tabiatli ve cesurdu. Bu yüzden muharebeyi Cok severdi. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmisti. Edebiyata meraki vardi. Bir çok Farsça Siirler yazmistir.Siirleri en yüksek bir divan sâiri kadar kuvvetlidir. Genis bir kültür ve siyasete sahipti.Harpten hoslanmakla beraber Cok ince bir ruha da sahipti.Iran'a yaptigi seferde Sah Ismail'i 12 saatte perisan etti. Sah Ismail'in iki karisi da esir oldu. Ordugâhtaki hazine ve altin taht ele geçirildi. Iran'in o zamanki bassehri Tebriz'e girdi. 2500 km.lik bir yolu yürüyerek gelip böyle parlak bir zafer kazanmak tarihte esine az rastlanir seylerdendir.Adana, Gaziantep, Hatay, Urfa, Diyarbakir, Mardin, Sürt, Mus, Bingöl, Bitlis, Tunceli vilâyetlerini Osmanli topraklarina katti. Dulkadir Beyligi'ni, Musul, Kerkük ve Erbil'i Osmanli hudutlarina dahil etti. Eyyübi Melikligi'ni aldi.1516'da Misir seferine çikti. 27 Temmuz'da Ramazanogullari Beyligi'ni ilhak etti. 24 Agustos'ta Misir Memlükleri ile Mercidabik Ovasinda karsilasti. Memlükleri kesin bir sekilde maglub etti. 28 Agustos'ta Haleb'e girdi. 29 Agustos 1516'da bütün mukaddes emanetler Istanbul'a getirildi. Suriye, Lübnan ve Filistin tamamen fethedildi.Kendi zamanina gelinceye kadar hiçbir hükümdarin göze alamadigi bir isi yapti ki,koskoca Sina Çölü'nü 13 günde geçti. Birinci Cihan Harbinde, yeni teknigin verdigi imkânlarla bu çöl 11 günde geçilebilmistir. (Türkiye Tarihi, Yilmaz Öztuna, Hayat Yayinlari) 22 Ocak 1517'de Memlükleri Ridaniye'de tekrar yendi ve Kahire fethedildi. Yavuz, Memlük sultaninin cenazesini bizzat omuzlarinda tasidi.Kahire'nin fethinden sonra Istanbul'a gelen Misir ulemâsi ile, Türk ulemâsi Yavuz'un halife olmasini kararlastirdi. Daha sonra Halife Üçüncü Mütevekkil Ayasofya Camiinde minbere çikarak Yavuz'un hilâfetini ilân etti. Mütevazi hükümdar, her ögün yemekte tek çesit yemek yerdi ve agaçtan tabaklar kullanirdi. 22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi denilen bir çiban sebebi ile vefat etti. Hayatinin son dakikalarinda Yasin-i Serif okuyordu. Oglu Kanüni Süleyman, Fatih Cami'inde namazini kildiktan sonra, Sultan Selim Cami avlusundaki türbeye defnettirdi. (Allah rahmet eylesin.)Tahti devraldiginda 2.375.000 km. kare olan Osmanli topraklarini 6.557.000 km. kareye çikarmistir. Bu büyük fütuhati ise sadece 4 seneye sigdirmistir.Mevahib sahibi Seyh Imam Ahmed Kastalâni, Emir Buhâri ve Reisü'I Hattâtiyn Seyh Hamdullah, Yavuz Sultan Selim zamaninda vefat eden sahsiyetlerdir.



Erkek çocugu : Kanüni Sultan Süleyman.
Kiz çocugu : Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Sah Sultan.



Kaynak: Osmanli tarihi
 
. Yavuz Sultan SelimAnnesi . Hafsa Hatun
Dogumu : 27 Nisan 1495-7 Eylül 1566
Saltanati : 1520 - 1566 (46) sene
pad6.jpg
Kanüni Sultan Süleyman, Trabzon'da dünyaya geldi. O sirada babasi orada vali idi. Babasi O'nu küçük yastan itibaren çok titiz bir sekilde yetistirmeye basladi ve emsali görülmeyen bir terbiye ve tahsil ile yetistirildi. 26 yasinda padisah oldu. Çok ciddi ve vakurdu. Teenni ile hareket ederdi. Yapacagi isler hakkinda hiç acele etmez, gayet genis düsünür ve verdigi emirden geri dönmezdi. Is basina getirecegi adamlarin kabiliyet derecelerine göre vazife verirdi. Kanüni'nin yüzü yuvarlak, gözleri elâ, kaslari arasi biraz açik, dogan burunlu, uzun boylu ve seyrek sakalli idi. Azim ve irade sahibiydi. Devri Türk hakimiyetinin kemale ulastigi bir devir olmustur.Kendisine Kanüni denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden degil, mevcut kanunlari yazdirtip çok siki bir sekilde tatbik etmesinden dolayidir. Zamaninda Ingiltere Krali . Vlll. Henri,Istanbul'a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasinin nasil isledigini tetkik ettirerek kendi memleketine örnek almistir.Avrupâ tarihçilerinin Muhtesem Süleyman dedikleri büyük hükümdar, büyük dedesi Fatih gibi sayisiz seferlere bizzat kendisi istirak etmistir.Zamaninda cereyan eden mühim hadiselerden bazilari sunlardir :1522 senesinde Rodos'u aldi. Fransa KraIinin yardim istegini kabul ederek Alman Imparatoruna bir mektup yazdi ve Alman Imparatoru, Birinci François'i serbest birakti.1526'da Mohaç Muharebesi ile Macaristann ortadan kaldirdi. Budapeste'yi fethetti.1529'da Viyana'yi kusatti. 1532'de Avusturya seferine çikti. 1533'te Almanya ile anlasma imzalandi. 1537'de Otranto fethedildi. Ancak, Venedik Savasi sebebiyle daha sonra ordu Otranto'dan çekildi. 1543'de Estergon, Istoini ve Belgrad'i fethetti.Barbaros kardesler Akdeniz'de yenmedik donanma birakmadilar ve Kuzey Afrika'yi alarak Osmanli topraklarina bagladilar. Kirim Hanlari, Moskova'ya kadar ilerlediler.Hint Okyanusu'na donanma gönderilerek oradaki müslümanlara yardimlarda bulunuldu.Sudan ve Habesistan'da fetihler yapildi.1548'de Tebriz dördüncü defa alindi.Osmanlilarin en büyüklerinden birisi olan Muhtesem Padisah 7 Eylül 1566 günü savas meydaninda iken ahiret âlemine irtihal etti. Oanda Zigetvar kusatmasini idare ediyordu. Vefatinda 71 yasini 4 ay 10 gün geçiyordu. 46 sene padisahlik yapti. Büyük bir devlet adami ve ünlü bir sairdi. Meshur siirlerinden birisi sudur:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihân kavgasidir.
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.
Babasindan 6.557.000 km. kare olarak devraldigi Imparatorlugun topraklarini, 14.893.000 km. kareye çikarmisti.Cenaze namazini Seyhülislâm EbussuudEfendi ve Nakibü'I - Esraf Taskentli Muhterem Efendi kildirmistir. Süleymaniye Camii avlusundaki türbesinde gömülüdür. (Allah rahmet eylesin.)
Silsile-i Saadâd'tan Hâce Muhammed Zâhid Bedahsi (k.s.) Hazretleri, Seyh Sünbül Sinan, Ibrahim Gülseni, Seyh Hamidullah'in oglu Hattat Mustafa'Dede, Kara Davud, Beyzavi'ye hasiye yazan Seyhzade, Humayünnâme sahibi Alâaddin, Mülteka sahibi Ibrahim Halebi, Sahidi Ibrahim Dede, Ahteri sahibi Mustafa Efendi,Lügat sahibi Nimetullah Efendi, Seyh Merkez Efendi, Kirklardan Hizir Efendi ve Isbah müellifi Ibni Neciym, Kanüni devrinde yasamis ve yine o devirde vefat etmis büyüklerdir.
Erkek çocuklari : Ikinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa.



Kiz çocuklari : Mihrimah Sultan, Raziye Sultan.
Kaynak: Osmanli tarihi
 
Sultan Dördüncü Murat
Babasi . Birinci AhmedAnnesi . Kösem Sultan
Dogumu : 27 Temmuz 1612
Vefati . 9 Subat 1640
Saltanati : 1623 - 1640 (17) sene
pad31.jpg
Dördüncü Murad Istanbul'da dogdu. Iyi bir tahsil gördü. Çok kuvvetli bir vücuda sahipti.200 okkalik gürzleri rahatça kaldirabiliyordu.En kuvvetli yaylar çeker, çok uzaklara cirit atardi. Attigi oklar ile kalkanlari bile delebiliyordu.
Çok küçük yasta padisah oldu. Bir müddet devlet islerine bakamadi. Devrinde 1624 ve 1625 senelerinde Anadolu'ya iki sefer yapildi.Celâli isyanlari bastirildi. Çok degerli bir sâir olan padisahin. daha çocuk yasta iken Bagdati muhasara eden ve padisahtan yardim isteyen sadrazama verdigi manzum cevap çok meshurdur :
Hâfizâ Bagdat'a imdad etmeye er yok mu dur?
Bizden istimdad edersin sende asker yok mudur?
Genç Osman zamanindakinin bir benzeri olan ayaklanmayi çok büyük bir ustalikla bastirdi ve tesirsiz hale getirdi. Çok tesirli bir nutukla âsilere bile kendi lehinde tezahürat yaptirdi. Sonradan da bu entrikalari çevirenleri birer ikiser yakalatip idam ettirdi.1633 senesinde tütün yasagi koydu. 1634'de içkiyi yasakladi. Devlete bagliligi olmayan herkesi idam ettirdi. Düzenledigi bir dogu seferinde Bagdati fethetti ve 1638'de Bagdat Fatihi ünvanini aldi.Istanbul'da ve devletin her kesiminde bütün kabadayilari temizledi. Çok genis bir haber alma teskilâti kurarak, Imparatorlugun her tarafindaki zorbalari ismen tesbit ettirdi ve sefere çiktiginda geçtigi yerlerdekileri ismen çagirip boyunlarini vurdurdu. Kâbe-i Muazzama'yi yeniden bina ettirdi.Muradi ve Sah Murad mahlasiyla siirler
yazdi. Ayni zamanda büyük bir bestekârdi. Devlet islerine tam hâkimdi. Her seyden haberi olurdu. Seferlerinde askerle ayni Sartlar içinde bulunur, uykusunu bile atinin üzerinde yapardi. Tahta çiktiginda devlet hazinesi bombostu. Tahti biraktiginda ise dopdolu idi. Üstün meziyetleri genis tarih kitaplarinda yeterince anlatilmaktadir.1640 senesinde hastalandi. Kendisinden ümidini kesti fakat iyi oldu. Sonra yeniden hasta düstü. 8 Subat 1640'da 28 yasinda iken vefat etti, (Allah rahmet eylesin.)
Silsile-i Saadât'tan Imam-i Rabbâni Ahmed Fârüki Serhendi (k.s.) Hazretleri (H. 1034),Alti Parmak Mehmed Efendi, Ganizâde Nâdir Efendi, Veys Efendi, Seyh Aziz Mahmud Hüdâi (H. 1038), Seyh Abdurrahman Karabas Veli, Seyh Ismâil Ankaravi Dördüncü Murad devrinde vefat etmislerdir.
Erkek çocuklari : Süleyman, Mehmed, Alâüddin, Ahmed.
Kiz çocuklar! : Safiye Sultan, Gevherhan Sultan, Kaya Ismihan Sultan, Rükiye Sultan,Zeyneb Sultan, Rükiye Sultan.
Kaynak: Osmanli tarihi
 
TEVAFUK: Evrende var olan herşeyin belli bir düzen içinde seyretmesinin, belli bir iradenin elinde olduğunu inanan insanların kullandığı bir kelime..
 
IMPALA

Chevrolet firmasinin 58 li yillarda imal etmeye basladigi ve 76 li yillarda son verdigi manda kasa araba serisine bir ornektir.
eski filmlerde tipik polis arabasi olarak gormek mumkundur bu otomobili.



Adı nerden Gelir nereden esinlenir?


Nesli tehlikede olan, kenya'nın güneyiden başlayarak tüm güney afrika'da yaşayan, çok yükseklere sıçrayabilen, ceylan benzeri çevik, otçul bir memeli hayvan. artiodactyla takımındandır. ortalama 12 yıl yaşarlar. erkekleri ortalama 53-76 kg, dişileri de 40-53 kg. kadar olabilirler. alıntılar http://www.ntvmsnbc.com/'dandır. ..."büyük, orta ölçekteki etçiller için önemli avlar arasında bulunan impalanın hamilelik süresi yaklaşık 200 gün sürüyor. yavru 5 kg doğuyor, doğumdan 10 dakika sonra ayağa kalkıyor 1 saat sonra annesine yakın hızda koşuyor. vahşi köpeklerin avlarının %75'i, sırtlanların %15'i, leoparların %28'i, çitaların %44'ü, aslanların %29'u arasında yer alıyor. gün içinde sürekli aktif olan impalalar sürüler halinde yaşıyor. Çok çevik olduğu için uzun sıçramalar yapabiliyor. Örneğin, 3 metre yüksekliğe ve 9 metre uzaklığa sıçrayabiliyor. bu da aslanları ve vahşi köpekleri şaşırtıyor ki; onların temel avları arasındadır impala. otçul implalarda sürü lideri erkektir. sürü sahibi olamayan erkekler kendi aralarında bir sürü oluştuyorlar."...
 
Geri
Üst Alt