Hoşgeldiniz

Tüm özelliklerimizi kullanmak için şimdi bize katılın. Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevaplar gönderebilir, üyelerinize itibar verebilir, kendi özel mesajlaşma sisteminizi alabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Aynı zamanda ücretsiz stickerimizden de faydalanabilirsiniz.

DSG (Direct Shift Gearbox) ve Diğer Otomatik Araçlarda Dikkat Edilmesi Gerekenler

jackosman

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2017
Mesajlar
112
Yaş
38
Arkadaşlar tecrübelerini aktarmışlar , okuyunuz efendim ! Seat'le kalın, iyi forumlar ! ;)

Dsg'nin 2013 sonrası (yağ tipi değişmiş olan) versiyonunda düzgün kullanımda herhangi bir sorun yaşama ihtimaliniz 0'a yakındır.

peki düzgün kullanım ne demek? aslında manuel şanzımanlarınkine benzer. sonuçta dsg dahil tüm çift kavramalı şanzımanlar temel olarak 2 adet manuel şanzımanın birleşiminden oluşmaktalar.

Dikkat edilmesi gerekenler şunlar !
1. Arabayı gaza basmadan, sadece ayağı frenden biraz kaldırarak götürmemeye çalışın
bu olaya "creeping" denmekte ve arabayı yarım debriyajla götürmek anlamına geliyor. özellikle yokuş yukarı yapıldığında balataların aşınmasına ve şanzımanın ısınmasına neden olur. o yüzden sürekli yarım debriyaj gitmektense, öndeki araçla arayı biraz açıp adam gibi gidecek mesafe olduğunda harekete geçmek daha doğru. şanzımanın tam olarak ne zaman tam kavrama yaptığını da devir göstergesine bakarak görebilirsiniz. tsi golf için konuşursak, motor devri 800-900 civarında iken boşta, 900-1100 arası yarım kavrama, 1100 üzerinde ise tam kavrama yapıldığını söyleyebiliriz. dolayısı ile devir saati 1000'de ise mesela ya durun, ya da gaza basıp tam kavrama yaptırın. başka motorlarda bu değerleri kendiniz de bulabilirsiniz devir saatinin davranışını ve aracın titreşimini inceleyerek.

2. Aşırı trafiğe girdiğinizde manuel mode geçip vitesi 1'de tutun

Öteki türlü şanzıman en ufak hızlanmanızda 2. vitese geçecek ancak tekrar yavaşladığınızda neredeyse siz durana kadar 1'e inmeyecek, bunun yerine yarım kavrama yapacaktır, bu da ilk maddedeki soruna neden olacaktır. eğer varsa dsg ye has olan tek sorun budur. ilk 2 vites aralığını buranın şartlarına göre ayarlamaları gerekirdi buraya yolladıkları araçlarda. diğer çift kavramalılarda bu aralık nasıl bilemiyorum belki onlarda da aynı sorun vardır.

3. Arabayı özellikle yokuşta park ettikten sonra aracın tüm yükü şanzımana binmesin. yani vitesi doğrudan p moduna getirmeyin

Önce durun, sonra ayağınız frendeyken el frenini çekin, ardından da ayağınızı frenden çekip arabanın ağırlığını el frenine yükleyin. şimdi vitesi p moduna alabilirsiniz. park halinden kalkarken de tam tersi. önce ayağınız frendeyken vitesi d veya r moduna getirin, sonra el frenini kaldırın.

4. Trafikte beklerken vitesi n moduna falan getirmeyin

Şanzımanı yapanlar beyinsiz değil zaten kendisi boşa alıyor otomatik. almadığını iddia edeni kaale almayın. auto-hold gibi sizin yerinize frene basan bir sistem yoksa aracınızda, o zaman frene adam gibi basmış olduğunuzdan da emin olun. her an kalkacakmış gibi az basıp aracı yarım debriyajda bekletmeyin.

Yukarıda saydığım kurallardan ilk ikisine her zaman uymanın mümkün olmadığı açık
Ancak elinizden geldiğince uymaya çalışırsanız şanzımandan yana herhangi bir sorunla karşılaşma ihtimalinizi sıfıra yaklaştırmış olursunuz. bunlar tüm çift kavramalı şanzımanlar için (edc, dct, powershift vb.) geçerli.

Eğer bu kurallara uymaz, aracı devamlı creep ettirir, yokuş yerlerde yükü şanzımana yüklerseniz balatalarınız kısa sürede aşınıp titreşim yapmaya başlayabilir, hatta yokuşta bıraktığınız aracı kullanmak için gittiğinizde kaldıramadığınızı görebilirsiniz. Ondan sonra işte dsg şöyle dsg böyle diye gider ekşiye yorum yazarsınız. yazımın uzunluğu da sizi yanıltmasın bunlar kesinlikle uyulması zor ve ugraş gerektiren kurallar da değiller hemen alışıyorsunuz zaten.


Kaynak !

Gaza bas gitsin frene bas dursun'dan çok çok öte olan noktalardır...
Üşenmeden oku kardeşim. Hayrın için konuşuyorum... Paran cebinde kalsın diye konuşuyorum. Kulak ver !

Arabanı ve paranı seviyorsan oku. bu kadar ince detayı sana ustan bile anlatmaz. kaldı ki ister yetkili servis, ister sanayi ustası olsun, genelde o mekaniğin çalışma prensibinden, mühendisliğinden, işlemekte olan mekanik bir aksamın tetikleyebileceği kısa/uzun vadeli problemlerden anlamazlar. Sadece karşılaştıkları vaka sayısı çoktur ve maç sayısı avantajıyla cevap verirler genelde. En iyi bildiğini iddia eden bile birçok şeyi bilemeyebilir, öngöremeyebilir, veya bilmek işine gelmez ki senin aksamın bozulsun ve kendisi para kazansın....

"Otomatik vites oyuncak gibi ya; gaza bas gitsin, frene bas dursun" dediğiniz; teknoloji özürlü amerikanlara yönelik, mekanik ile zerre alakası olmayan insanlar için basit olabilir ya da kadın şoförler veya arabayla alakası olmayan erkek kullanıcılar içindir.. motorhead bir kullanıcı için otomatik vites asla otomatik bir vites değildir.

Otomatik şanzıman dediğiniz şeyin kullanımı düz vitesten daha zordur

Tam otomatiği, yarı otomatiği, cvt şanzımanı, tiptronik şanzımanı, tek kavramalı yarı otomatiği, çift kavramalı yarı otomatiği, yaş kavramalı dsg, kuru kavramalı dsg, zf, hidrostatik cvt, hidrodinamik cvt, e-cvt, zincir tahrikli cvt, kayışlı cvt, pdk şanzıman, edc şanzıman vs. sayılamayacak kadar çok envaî çeşittir ve bozulduğu zaman yaklaşık min. 7-8000-10.000 tl'den başlayan bedellerle tamir edilirler...

otomatik vitesin arıza vermesi uzun sürer. o yüzden kullanıcılar dünya'dan bihaber araba kullanırlar. "basıyorsun duruyor, basıyorsun gidiyor işte yaa ehü ehü" derler. fakat araba 150-200.000km'ye geldiğinde de şanzımanı ellerine almaya başlarlar veya sattıkları kişi eline alır...

otomatik şanzıman da sonuçta mekanik bir dünyadır ve düz vitesten daha itinalı bakım ve takip ister... düz viteste en kabadayı baskı balata yersiniz ve yaptırırsınız 600-700 liraya. vites halatınız kopsun 50 tl o da.. senkromeç dağıtma falan driftçi abilerin, sert sürücülerin acemilerin başına gelebilen şeylerdir. fakat otomatik vites bir kere indi mi, en kibar tamiratta bile en az 5000 tl çıkar cepten, o da eski model aracınız varsa. yeniler çok çok daha pahalı...


Şanzımanın ömrünü uzatmak adına

En temel ve mühim husus şanzıman yağıdır.

Şanzıman yağınızın katalog periyodunda hatta mümkünse biraz daha önce değişmesi elzemdir. ortalama hava ve yol koşullarında sakin şekilde kullanıyorsanız belki katalog km'sine riayet edilebilir fakat yağmuru bol, tozu toprağı bol, yokuşu, arazisi bol, sıcaklık farkları bol ortamlarda kullanıyorsanız, normal insanlardan daha performanslı ve sert kullanıyorsanız diferansiyel yağlarını ve şanzıman yağını katalogdan da daha önce değişmeniz gerekebilir. evde kızartma yaparken aynı yağı 10 kere kullanmıyorsunuz midem delinir diye, arabanın yağı da farklı değil.

Bunu anlamanın en kolay yolu tıpkı yağ çubuğu gibi olan şanzıman yağ çubuğunu çekip yağın rengine bakmak ve koklamaktır. şanzıman yağınızın renginin kızıl, kırmızı, sarı, turuncu falan olması idealdir. kokladığınız da hidrolik kokmalıdır. parmağnıza sürdüğünüz yağ siyahlaşmaya başladıysa ve ölü fare gibi iğrenç veya yanık gibi kokmaya başladıysa geçmiş olsun o yağ değişecek... hatta flush dediğimiz bir yöntem ile iki kez üst üste yağ değişimi yapan itinalı kullanıcılar bile vardır. 100 lira fazla öder ama işini sağlama alır eğer o araca uzun süre binmeyi planlıyorsa. önce yağı değiştirir. 1000 km falan yol yapar yeni yağ ile. şanzıman filtresini de temizletir. sonra o yeni yağı da değiştirir ki nihai yağ tertemiz olsun, çapaksız olsun. sadece yağ olsun...


Şanzıman yağı genelde eksiltme yapmaz eğer keçelerinde eskime veya genel olarak muhafazada kaçak yoksa. ben pek duymadım eksiltme yapanı, genelde ömrü dolar. viskozitesi ölen (akışkanlığı bozulan) ve sıcaklığı yükselen şanzıman yağı ile ilerlediğiniz her bir kilometre size binlerce lira olarak geri dönecektir hatta allah göstermesin ölümlü kazalara bile sebebiyet verebilir, düşman başına...


Uzun vadede şanzıman yağında dikkat edilecek husus viskozitesini yitirmemesidir. düzenli yeni yağ değişimidir

Günlük ve kısa vadede ise olay şanzıman yağını fazla ısıtmamaktır. şanzıman yağı araç yüke bindiği anda, vitese geçtiği anda ısınmaya başlar. araç ilerlesin veya ilerlemesin fark etmez. o vites d konumundaysa ısınma da otomatik başlar. aşırı yüksek ısılarda çalışır. hele araç yokuş yukarı yükteyse veya yüksek devirli kullanımdaysanız o yağ artık yanma raddesine gelebilecek seviyelerde ısı göğüsler. dolayısıyla otomatik araçta temel prensip aracın şanzımanını minimum ölçüde yüke bindirmektir. yani başka bir deyişle şanzıman yağının ısınmasını minimumda tutmaya çalışmaktır... gönül ister her araçta standart şanzıman yağı sıcaklık göstergesi olsun. otomatik vites ile alakalı püf noktaların hepsinin temelinde bu yatmaktadır, şanzıman yağını haddinden fazla ısıtmamak...

Ayrıca devamlı kick down yapmayın

arabanın normal yükte, düz yolda vites değiştireceği normal devir aralığını bilirsiniz. sesten de tepkiden de anlarsınız bunu. bırakın araba kibar kibar vites değiştirsin. gerekiyorsa ayağınızı gazdan kibarca çekerek değiştirin vitesleri.

park ederken, bilhassa rampaya park ediyorsanız önce el freni çekin, el freni çekilince ayağınız frendeyken n'ye alın. sonra ayağınızı hafifçe frenden çekin. araç yokuş park salınımını yapsın. ardından p ye alın. böylece ilk yokuş yığılma yükünü el frenine yüklersiniz. şanzıman bu ilk yükü göğüslemek zorunda kalmaz. şunu şiar edinin. tekrar yazıyorum... el freni çekilecekse araçta, önce el freni sonuna kadar çekilecek, son tıka kadar. ardınan ayak freni hafif bırakılacak. sonra vites p'ye alınacak... tam tersini yaparsanız büyük ihtimalle 100.000 km - 150.000 km sonra elinize almaya başlarsınız şanzımanı.

Zaten bu dediğim gibi yapmadığınız takdirde aracı ne zaman parktan çıkarcak olsanız vitesi p'den d'ye atarken, pat, küt, çat, çıt gibi iç yakan kemik sesler duyarsınız. ama dediğim gibi yaparsanız kaymak gibi vites geçer. eski tam otomatiklerde fren müşürleri ile otomatik şanzıman ecu'su koordineli çalışır.. yenilerde de bazılarında var. frene biraz daha güçlü basarak vites değiştirin böyle yokuşlu yerlerde. frene tüm gücünüzle, paspasa yapıştıracak kadar güçlü basarsanız da o ses gelmez, vites kemiksiz geçer... deneyin farkı görürsünüz zaten. o ses gelince benim içim gidiyor....


10-20 saniyeden uzun kırmızı ışıklarda n'ye geçerek şanzımanın yağlanmasını kesip onu rahatlatabilirsiniz

Zaten durur vaziyette aracı n'ye alınca bir anda devrin düştüğünü, titremenin kesildiğini aracın nefes almaya başladığını görürsünüz... fakat son 10 saniye kala d'ye alınız ki yeniden yağlanmaya geçsin.. son 1 saniye kala yeşil yanar yanmaz d'ye alıp abanırsanız yağlanmamış bir mekanizmaya hareket vermiş olursunuz ve yağ ile çalışması gereken aleti yağlanamadan kullandığınız için zararlıdır.. d veya r viteslerine geçtiğnizde saniyelik de olsa bekleyin. vites kavramaya geçsin.. sonra gaza basın. bunu yapmazsanız zaten vuruntu olur genelde kalkışta.. vuruntudan anlayın yolunda olmayan bir şey var... otomatik şanzımanın en güzel tepki verme biçimi vuruntu yapmasıdır.

mutlaka ama mutlaka, özellikle tork konvertörlü eski şanzımanlarda asla araba durmadan vites değiştirmeyin
bazen oluyor, acele ile park ederken falan araba durmadan r'ye atıp park manevrasına devam ediyoruz. çok zararlı dişliler için. aracın tekerleri birazcık bile hareket halindeyse o vites çubuğundan elini çekmelisin. otomatik araç durma vaziyetinde değil ise vites değiştirilmez asla ama asla !!! tam durmadan hareket ettirirseniz dişlileri olması gerekenin dışında bir zorlama olacağı için çapak yapar, sıyırma yapar; ardından yokuşta geri kaçırmaya falan başlarsınız benden söylemesi....


Araba giderken yokuş aşağı asla n'ye atmayın düz vitesteki gibi

Yağlanma kesileceği için birden d'ye geri taktığınızda araç ve şanzımanı buna ayak uyduramayabilir... hızınızı da ayarlayamadıysanız şanzımanı elinize alabilirsiniz. düz vites araba hıza duyarlı değildir. 20 ile giderken 5. vitese taksanız en fazla stop eder ama otomatik vites böyle değil. otomatik vites sürat duyarlı bir mekaniktir. 2. vites ile gidilmesi gereken maksimum sürat bellidir, 3. vites ile bellidir. 4. vites ile belli bir hız aralığında gidilmelidir... 80 ile rampa inerken boşa atıp sonra d ye takarsanız veya motor freni yapıcam diye 90'la yokuş aşağı inerken 2'ye takarsanız şanzıman haddinden fazla yüke biner. bu da çok yapılan bir hatadır...



Yokuş yukarı beklerken arabayı asla viteste askıda bırakmayın!

Ayağınızla frene güzelce basın mutlaka. bazen frene basıyorum zannedersin ama tam anlamıyla pedala güzel basmıyor olabilirsin. araba kavrama ile kavramama arasında kalır. işte o durumda şanzımanınızın şah damarını elinizle büküyor gibi hissedebilirsiniz kendinizi... benden söylemesi. vites d'de iken araba öne gitmeye çalışacak ama yokuş yukarı olduğu için gidemeyecektir ve şanzıman ısınıp ısınıp yanacaktır. ben ışıklarda yanımdaki aracın bu şekilde dumanlar içinde şanzıman dağıttına şahit oldum. eğer araç rampa çıkacak iseniz sağ ayağınız boşta durmayacak. ya frene basacak ya gaza basacak. çok basit...


Ayrıca seyir halinde elinizi vitesten çekin

Eski alışkanlık eliniz vites topuzunun üstünde araba kullanıyorsanız bazen istemsiz güç uygulayıp farketmeden "d-n" , "d-2" arası dişlilerde sıyırmaya sebebiyet verebilirsiniz bunu alışkanlık haline getirirseniz. ayak debriyaj üstünde araba kullanınca baskı balatanın daha çabuk bitmesi gibi bir şey işte. bir de bazen eski arabalarda vites arada kalır. d ile n arasında kalabiliyor mesela vites boşluğundan, tam geçmez. o da şanzımanı öldüren bir etkendir...


Her türlü vites geçişini kibar yapın

Sert sevmez otomatik şanzıman. kibar davranın ona. o da size kibarlıkla karşılık verir zaten. kaba davranırsanız da o da vuruntu yaparak kaba cevap verir zaten oradan anlayın...

Ayrıca uzun yol yapıyorsanız her şeyden evvel aracı uzun süre devirli kullanmayın

Gerekiyorsa yavaş gitsin, rampada bayılsın ama barbar bağırtmayın o arabayı. hem şanzıman için, hem motor için, hem lastikleriniz için arada mola verin araba soğusun biraz. yarım saat yeterli olabilir. gönül ister 1 saat 2 saat durup iyice soğutmak... soğutmazsanız bir şey olur mu? olmaz. hemen olmayabilir. uzun yolculuklardan sonra araba soğusun ve şanzıman yağınızın kondisyonunu kontrol edin mutlaka çubuktan. 500.000 km yapmasına rağmen otomatik şanzımanı çiçek gibi saat gibi işleyen arabalar görüyoruz. aynı model arabanın 150.00 km'de şanzıman indiren çeşitlerini de görüyoruz. aradaki fark yukarıda yazdıklarımın uygulanmasından kaynaklanıyor işte...

Benim genel kültürüm, bilgim bu kadarını yazmaya elverdi şimdilik.





Kaynak !
 
Güzel paylaşım. Ancak yazıda gördüğüm '' Otomatik şanzıman kullanımı manuele oranla daha zordur'' kısmına tam olarak katılmıyorum. Doğrusu, Yarıotomatik şanzımanların manuel kullanmaktan daha zor olduğu. Çünkü Yarı otomatikte vitesi idare eden iki kişi oluyor. DSG sürekli işini yapmak isterken siz DSG nin kendini hırpalamasını engellemeye çalışıyorsunuz. Bence bu manuel bir araç kullanımından zor gerçekten.

Tam otomatiklere gelecek olursak... Yeni nesil tam otomatiklerde de vitesi N ye atmanıza gerek yok. Bunu yapmayı alışkanlık haline getirirseniz bir süre sonra araç D konumuna geldiğinde vuruntu yapmaya başlayacaktır. Tam otomatikler gerçekten gaza bas gitsin frene bas dursun şeklinde tasarlanmıştır :) Tek dikkat edilmesi gereken nokta. Yağ ve KM bakımlarını ihmal etmemektir.

Elini vites topuzu üzerinde tutma durumu da eski tip şanzımanlarda kaldı. Yeni nesil şanzımanlarda vites topuzu elektroniktir. Yani şanzıman dişlileriyle bağlantısı yoktur. Vites değişimleri vites kutusu içerisindeki beynin şanzımana komut göndermesiyle gerçekleşir. Dolayısıyla yeni nesil araçlarda bu sıkıntı da yoktur.

Bu arada. Powershift ve EDC şanzımanlar DSG ye oranla daha dayanıklılardır. Çünkü Ford ve Renault çoğu modellerinde ıslak (yağlı tip) Powershift ve EDC kullanmaktadırlar.

Bilgilendirme için teşekkürler...
 
Manual vites kullanıcısı olarak ben bile faydalandım teşekkürler
 
Geri
Üst Alt