Hoşgeldiniz

Tüm özelliklerimizi kullanmak için şimdi bize katılın. Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevaplar gönderebilir, üyelerinize itibar verebilir, kendi özel mesajlaşma sisteminizi alabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Aynı zamanda ücretsiz stickerimizden de faydalanabilirsiniz.

2009'a birde ilgi alanımızdan bakalım

GRKMSRGL

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ağu 2009
Mesajlar
5,250
Yaş
36
Önce 2009’u şöyle bir süzgeçten geçirelim daha sonra 2010’un otomobil falına bakalım. 2009’un başı ekonomik krizle hayli umutsuz ve mutsuz başladı otomotiv dünyası için. Kötümser projeksiyonlar satışlara yansırken ortaya hayli karanlık bir tablo çıkıyordu. Herkes tünelin ucunu görmeye çalışıyordu. Tüneldeki ışık “ÖTV İndirim Teşviğiydi” . Teşviğin başlamasıyla birlikte derin bir soluk alındı ve karanlık gözüken yıl iyi denebilecek rakamlarla sonuçlandı. Rakamları ve rakamların analizini daha sonra yapacağız. Şimdi marka ve model bazında 2009’un geçmişine alfabetik sıralamayla şöyle bir bakalım:








ALFA ROMEO: Motor sesine ancak sevenin katlandığı efsane otomobil Alfa Romeo Mito gibi göze hoş görünen otomobille girdiği yıl nedense pek beklenen atağı gösteremedi. Satışları bence daha iyi olabilirdi ama belki rakamsal olarak az geldiğinden belki başka nedenlerden dolayı olması gerektiği gibi satış rakamlarına ne yazık ki ulaşamadı. Ama bu düşük performans 2010 için itici bir güç olabilir.










AUDİ : Audi için 2009 sükse yılı oldu. Satış rakamları yöneticilerini memnun etti mi bilemiyorum ama hem sıfır hem de ikinci el’de bence altın bir yıl yaşadılar. Birbirinden sportif modellerle otomobil tutkunlarının gözlerine hitap etmeyi bildiler.










BMW : Marka değeri, modellerinden önde giden BMW 2009’u iyi geçirdi diyebilirim. Yeni binek ve arazi modelleriyle BMW’cilere iyi bir sene geçirttiler. 1 serisinden Z4’e kadar hemen hemen herkes kendine alacak veya bakacak bir BMW buldu.










CHERY: Gelmeden önce “peynir ekmek gibi satacak” yorumu yaptığım Chery ne yazık ki peynir ekmek gibi satmadı. Hatta yılın hayal kırıklığı da denebilir. Bunun nedenleri tartışılır. Ama ne distribütörü ne de bayi 2009’dan pek memnun ayrılmıyor. 2010’da bu marka için neler olur şu anda kestirmek zor. Yaygın bir model ve bayi ağıyla belki. En büyük güvencesi arkasındaki Mermerler güvencesi.










CHEVROLET: 2009’un parlayan markası demek mümkün. Modelleri, satışları, Pazar payı ve en önemlisi umut veren agresifliğiyle 2009’un en mutlu markalarından biri. Son dönemde Türkiye’de GM’den bağımsızlığını ilan etmesi 2010’a büyük artılarla gireceğinin bir işareti. 2009’u iyi geçirdi 2010’u daha iyi geçirecek diye umut ediyorum.










CHRYSLER : 2009’un kayıp markalarından biri. Var mıydı, yok muydu beldi değildi. Krizde model azlığı ve rekabet edememesiyle adından sözedilmez oldu. 2009’a yaprak kıpırdamadı Chrysler tarafında…










CİTROEN : Gazeteci arkadaşlarla zaman zaman konuşurken laf dönüp dolaşıp Citroen’e geldiğinde genel olarak “Citroen’in üzerine ölü toprağı serpildi” yorumunu yaptık. Bir yıl öncesine oranla model çeşitliliği ve ataklığı ile dikkat çeken Citroen 2009’da “yok” markaların arasında yer aldı bence. Kendilerine göre bir açıklamaları mutlaka vardır ama bence daha iyi olabilir miydi sorusu hep “Evet çok daha iyi olabilirdi” ile yanıt buluyor.










DACIA: Dacia kendi çapında ataklarla geçirdi 2009’u. Ama bence GM’in Chevrolet operasyonu onun için de olsa bence daha iyi olacak. Yani Renault gölgesinden ve büyüklüğünden kurtulmalı Dacia. Önceleri avantajmış gibi gözüken bu durum marka biraz büyüyüp palazlanmak isteyince geri tepiyor. 2009’da Dacia daha iyi olabilir miydi veya 2010’da daha iyi olabilir mi?. Bence iki soru da “Evet” ama Renault gölgesi bence biraz ağır geliyor.










DAİHATSU: Bir var mıydı yok muydu markası daha. Arazi aracıyla biraz ortalarda gözükse de çok kendi kabuğuna çekilmiş durumdaydı. Bunda genel müdürün Toyota’ya konsantre olmasının büyük payı var diye düşünüyorum.










FERRARİ: Auto Show 2008’den beri her modeliyle olay oldu. Satış rakamlarını katladı. Anadolu insanına Ferrari satıldı. Sonunda Ferrari’ye büyük katkıları dokunan genel müdürü geçen hafta ayrıldığını açıkladı. Ferrari, her zaman Ferrari’dir bu başarıyı katlayarak devam edecektir. Ama aynı özenle tek tek müşteriler üzerine çalışılması lazım. İyi bir 2009 geçirdiler, yeni genel müdürle bunu katlamaları lazım.










FIAT : ÖTV indirimi sırasında üzdüğüm Fiat’tan özürle başlayayım yoruma. Özellikle ticari alanda tarihi bir yıl geçirdiler. Bu başarıyı tebrik etmek lazım, ediyorum da… Aynı başarıyı binekde de tebrik etmek isterdim. Bence nedense binek de o başarı olmadı. Modellerin çizgisi biraz rakiplerinin gerisinde kaldı da ondan mı yoksa başka bilemedeğim nedenler mi var bilemiyorum ama bence Fiat binekte daha iyi sonuçlar alabilirdi. 2010 yılında ticari başarısı devam edecektir ama ben binekte de aynı başarıyı diliyorum.










FORD: Yine aynı senaryo. Ticaride mutlak başarı binekte sallanmaca. Ford’un kaderi bu anlamda Fiat gibi. Gerçi bu aşamada bir parantez açıp Forda’a haksızlık yapmayalım. Ürün çeşitliliği ve görsel güzellik açısından Ford binek daha başarılıydı. Fiesta’daki başarıyı söylerken mondeo’nun nasıl olup da Türkiye şartlarında daha iyi satış rakamlarına ulaşamadığını pek anlayamıyorum. Ama bence Mondeo da Türkiye’de yazık olan modellerden biri.










GELLY: İki haftalık dergide çıkan test yazılarını okuduktan sonra Gelly’yi cesaretinden dolayı kutlamak lazım diye düşündüm. Kullanmak nasip olmadı. Ama iki modelle satış rakamları da bu kadar oluyor herhalde.










HONDA: İşte bir varmış bir yokmuş markası daha. Genel müdür değişikliği yaşandığından sonra atıl bir bünye içine giren Honda satmasına sattı denebilir ama 2009’a damgasını vurmaktan çok uzak kaldı.










HYUNDAİ: İşte 2009’un altın markalarından biri daha. Belki de en birincisi. Model çeşitliliği, kampanyalardaki agresifliği ve Pazar payı başarısıyla bence parmak ısırttı. Rakipleri tarafından harakiri yapıyor dense de Hyundai yıla damgasını fena halde vurdu. Bu gidişle Pazar payını liderliğinin tadını aldığından 2010’da da bu agresifliğe devam edecek gibi gözüküyor. Vay rakiplerinin haline…










JAGUAR: Her yıl olduğu gibi bu yıl da bir varmış bir yokmuş efsanelerinden biri. Fazla söze gerek yok…










INFINITI: Artık Türkiye’ye resmi yollardan geldi için 2009’a damgasını vurdu diyebilirim. İstaenbul’da adına yakışan showroom’u ve modelleriyle İnfiniti 2010’a da umutlarla giriyor. Yeterki heyecanlarını yitirmesinler.










KIA: 2007 ve 2008’in atak üzerine atak yapan markası 2009’da bence yok oldu. Arazi araç segmentinde liderliğe oynarken 2009’da kayboldu gitti. Binek versiyonları beklenen hamleyi yapamadı. Kriz, kur farkı vs gibi nedenler olabilir. Ama 2009 bence Kia için kötü bir yıl oldu. 2010 dahi iyi olur umut ediyorum.










LAND ROVER: Yeni modelleriyle atak yapıyor gibi gözükse de daha iyi olabilir miydi sorusunu sorunca yine “Evet” yanıtını verdiğim markalardan biri daha. Burada da sorun marka, modellerin önüne geçiyor. Ama işte o zaman da başka sorunlar ortaya çıkıyor. Satış rakamlarına bakınca bunu görmek mümkün. Lüks segmentteki artışa rağmen…










MAZDA : Mermerler’den kendi kanatlarıyla uçmaya başladığından beri önemli bir çırpınışı var. Bir ıyl önce çok kötü sonuçlar aldığı hatta Türkiye’de hiç olmadığı çin bu yıla bakıp da “Vay be amma da Pazar payı arttırmışlar” demek pek doğru analiz olmaz. Bence 2010’u da beklemek lazım. Ama yeni modelleri ve dinamik yönetimiyle 2009’a umut vaad etti, 2010’a da iyi girecek.










MERCEDES: İyi ki düşük motor modellerine geçtiler. Yoksa halleri haraptı. Ama şimdi C serisiyle bu önemli markayı biraz parlattılar. ÖTV indirimi de haltal şirket yapısına iyi geldi. C serisini peynir ekmek gibi sattıklarını gördüm. 2010’da daha iyi performans bekliyorum.










MINI: MINI her zamanki MINI aslında. Ne kadar getirse bir şekilde satıyor. Ama bu kadar geliyor ve bu kadar satılıyor işte. Yılı aktivitelerle geçiriyorlar. Pek de iyi ediyorlar. 2009’daki hareketlilik 2010’da da sürecek gibi…










MITSUBİSHİ: Lancer ile parlar gibi oldular ama saman alevi gibi kaybolup gittiler. 2009’un bir varmış bir yokmuş markalarından biri daha.










NİSSAN: İşte peynir ekmek gibi Qashqai satan ve bence 2009’u iyi geçiren markalardan biri daha. Hemen hemen bütün modellerinde satış başarısına imza attı. Daha iyi olabilir miydi, bence olurdu. Ama Japonya ve kur faktörleri satışı etkilemiş olabilir. Bence 2009’u iyi geçirdiler. 2010’da da sürprizleri var.










OPEL. Her zaman dinamik, her zaman ateşli ve her zaman heyecanlı markalardan biri. Yılbaşında İnsignia ile girdiler işdi yeni Astra ile esmeye hazırlanıyorlar. Corsa’yı iyi sattılar. Marka değerini 2009’da da iyi korudular. GM’in içinde bulunduğu krizi Türkiye’de basın ve insan ilişkileriyle çok iyi yönettiler. Tüm zorluklara rağmen bence soru başardılar. 2009’u iyi geçti, bence 2010 daha iyi geçecek Opel için. Bekleyip göreceğiz…










PEUGEOT: Peugeot’un geçmiş yıllardaki büyük başarılarına tanık olan biri olarak bu başarılardan daha büyük başarı bekliyor muyum sorusuna “Evet daha iyisini yapabilirler” diyorum. Ama bence son yıllarda pet de olması gerektiği gibi değil gibime geliyor. Başarsız değiller ama geçtiğimiz yıllarda çıta o kadar yükseğe kondu ki insan şimdi benzer başarıyı bekliyor. O zamanlar ürün tahlilleriyle şimdileri karşılaştırdığımızda mutlaka güncellik farklılıkları var ama bence Peugeot yılı daha iyi bitirebilirdi. Kendilerine göre mutlaka geçerli açıklamaları vardır. Bunlar benim geçmişle kıyasladığım yorumlar. Yılın sonuna doğru model çeşitliliğindeki ivme 2010’da devam ederse daha iyi bir Pazar payına ulaşabilirler. PR başarısı yadsılanmaz…










PORSCHE: Krize rağmen bence iyiydiler ama yine de eksik bir şeyler vardı bu markada. 2009’da önemli modellerle piyasadaki yerini aldılar ama daha iyi sonuçlar alabilirlerdi. Porsche markasına çok güvenmekten kaynaklanan sorunlar var gibi.










RENAULT: Model çeşitliliği ve bu çeşitlilikte çıtayı yukarıya koyma konusunda birincilmiği kimseye kaptırmadı. Neredeyse her ay bir yeni modelle lansman yaptılar. Satış rakamları da gayet iyiydi. 2009’a iddialı girdiler 2010’a daha iddialı girecekler diye düşünüyorum. Hayli hareketli ve dinamik bir bayi örgütlenmesi, sürekli pozitif yaklaşımları ve girişimleriyle genel müdür İbrahim Aybar faktörü ve önemli bir PR başarısıyla 2009’un en karlı markalarından biri. Hatta birincisi diyebilirim. Toplumsal sorumluluk projelerine krize rağmen ısrarla devam etmeleri ve sürdürmeleri en önemli artıları. Model değerlerine marka değeri katmaları ve bunu marka değerini her yıl geliştirmeleri en önemli ayrıcalıkları bence.










SAAB: İnsanın içinden “meftunu nasıl bilirdiniz” demek geliyor ama markaya olan sevgim ve saygımdan dolayı bunu demiyorum. Ama bence yazık olan markaların başında geliyor. Hem dünyada hem de Türkiye’de… Bu kadar iyi ve saygın bir marka nasıl bu hale getirilir diye tez konusu bile olabilir. Umarım 2010 iyi olur.










SEAT: Birkaç yıl önce yaptığı atağa bakınca ortalığı kasıp kavuracak sandım. Ama yalancı İspanyol rüzgarıymış. Bence daha iyi sonuçlar alabilir daha iyi Pazar payına ulaşabilir adından daha iyi söz ettirebilirdi. Neden sorusuna uzun çok uzun bir yanıt vermek mümkün. Birçok nedeni olabilir. 2009’un kayıp, 2010’un meçhul markalarından biri olabilir. Umarım 2010 planları vardır.










SKODA: Doğuş Grubun içinde mi dışında mı belli olmayan bu marka yıllardır kendi çapında yoğrulup duruyor. Satış rakamları onları da tatmin etmiyordur. Beni de… Ama bu yapıda, bu şartlarda bu kadar da denebilir. 2009’u pek iyi geçirdiklerin sanmıyorum 2010’da model olursa umutluyum ama… Öyle işte…










SUBARU: Bazı markalar için bazı isimler çok önemlidir. İşte Subaru da bence onlardan biri. Çınar Noyan’ın gidişi bence markayı olumsuz yönde etkidi. O gittikten sonra Subaru benim için de birçok gazeteci için de yok oldu. Koca markanın içinde isimlerin çok önemli olmadığı söylenir ama bu kural bence Subaru gibi ortadaki markalar için geçerli değildir. Bir isim vardır ki, o markayı olduğundan daha öne çıkartır biranda. Bence marka çınarı devrilince Subaru da sarsıldı. 2010’da dayanacak bir çınar bulurlar sanıyorum. Belki de hallerinden memnundurlar.










SSANGYONG: Sessiz ve derinden giden markaların başında geliyor bence. Pek ortalarda gözükmezler, az ve öz reklam verirler, test aracı hiç vermezler ama yine de satış rakamlarına bakınca kendi alanlarında en üstteler. Gösterişli showroomları, iyi denebilecek satış ve pazarlama başarılarıyla 2009’un görünmeyen kahramanları bence. Bunu ben değil rakamlar ve Pazar payları söylüyor. Üstelik sadece 4x4 satarak. 2009’u sessiz ve derinden bir başarıyla noktalarılar. 2010’da ürün çeşitliliği ve bazı sürprizleriyle daha iyi geçireceklerini tahmin ediyorum.










SUZUKİ: İşte yine çok sevdiğim ama nedense çok fazla ön plana çıkmayan markalardan biri. Model çeşitliliği olsa bence çok daha iyi yerlere gelebilir. Belki yurtdışından belki yurtiçindeki yönetimden kaynaklanan bur durgunluk var. Bu güçlü markanın daha iyi yerlerde olması lazım diye düşünüyorum. 2009’u iyi bir lansmanla ve kendilerinden söz ettirerek kapattılar. Ben ilk göz ağrım olan yeni Alto’yu bekliyorum heyecanla. 2010’da o gelecek. Suzuki de biraz daha hareketlenecek sanıyorum.










TATA: Sadece yollarda ticari aracını gördüğüm bir marka. 2009’u pek iyi geçirmediler diye biliyorum. 2010’da ne yapacaklar merakla bekliyorum.




TOYOTA: Ve işte yılın bombası Toyota’dan geldi. Neredeyse benim otomobil gazeteciliğime başladığımdan beri genel müdür koltuğundaki İbrahim Orhon gidince Toyota’da bir şeyler değişmeye başladı. Şimdi Ceo Ali Haydar Bozkurt’un hırslı ve dinamik yapısıyla 2010’a damgasını vuracak en önemli marka olarak görüyorum. Yani bence 2010 Toyota’nın yılı olmaya aday. ALJ grubun desteğiyle, Ali Haydar Bozkurt’un liderliğiyle 2010 yılında Pazar payında önemli bir yer bulabilirler.










VOLKSWAGEN: Önemli değişikliklere modellere imza attılar. Marka zaten önemli bir marka. Pazar payı da Türkiye şartlarında iyi denebilecek ölçülerde. Tabi daha iyisi olabilirdi ama hem kriz hem de Almanlar’ın araç tedariki konusundaki sıkıntılarından dolayı bence Pazar payı rakamları açısından olması gerektiği yerde değil. Kötü de değil ama daha da iyi olabilirdi diye düşünüyorum.










VOLVO: Yıllardır bence bilmem nedendir çok da büyük çabalama görmediğim markların başında geliyor. Ürün kalitesi vs. tartışılmaz . Ama belki araç sayısının azlığından belki Pazar küçüklüğünden Volvo alanın çok memnun olduğu ama almayanının da aklına gelmediği bir marka olarak yaşamını sürüyor. 2010’da daha hareketli bir Volvo bekliyorum.
 
Geri
Üst Alt